Millwall Topluluk Buluşması
Beklediğimizden bir hayli erken olsa da, The Den’e geri döndük. Bu kez topluluğumuzun üyelerinin de katılımıyla yaklaşık 20 kişilik bir ekiple maç gününü yaşamak için buluştuk.
Sözleştiğimiz yer olan The Blue Anchor (SE16 3TS) önünde yavaş yavaş toplanmaya başladık. Mekana ilk varanlar için biraz bizi bulmak zor olmuş olsa da, geçen dakikalarla birlikte hatırı sayılır bir çoğunluğu yakaladığımız için yeni gelenlerin bizi bulması nispeten kolaylaşmıştı. İlk kez büyük bir organizasyon yapmanın verdiği hafif gerilim hepimizde vardı ancak topluluğumuzdaki insanlarla kaynaşmaya başladıkça bu gerilim ortadan kaybolmaya başladı. Bu topluluğu oluşturmaya başladığımızda aklımızda olan, bizim gibi insanlarla tanışıp sevdiğimiz/hoşlandığımız aktiviteleri birlikte yapmaktı. Öyle de olmaya başladığı için ekstra bir sevinç vardı içimizde. Pub ziyaretimizi normalden biraz daha kısa keserek The Den’e doğru yola koyulduk. Giderken gördüğümüz ufak bir marketten ‘yolluklarımızı’ aldıktan sonra maça resmi ürünlerle girme fırsatı için Millwall’un store’unu ziyaret ettik. Aslında kapıdaki sıradan ötürü bir kısmımız yeme içme bölümüne doğru gitmiş olsa da, azimli üyelerimiz ve onlara yardımcı olan admin formalarını almak için sıraya girmişti bile :)
Maç önü ritüellerimizi bitirdikten sonra artık sıra içeri girişteydi. İlk maçtan edindiğimiz tecrübeye dayanarak önden akıncılar olarak giden grup hepimize yer tutmaya çalışıyordu. ‘Biletinde yazan yerden ziyade istediğin yere otur’, mantığının kol gezdiği Millwall tribünlerini iyi biliyorduk. Neyse ki biralarının son yudumlarını ziyan etmek istemeyen bizim ekip gişelerde beklerken, içeriden sevindirici haber gelmişti, hepimizin birlikte oturabileceği kadar boşluk vardı. Saldım çayıra, mevlam kayıra düzeniyle gişelere yaklaşırken maçın başlangıç düdüğüne gişelerde yakalanmış olduk. Kısa bir süre içerisinde tribündeki yerimizi aldık ve artık 2bira1maç tam kadro içeride!
Hep bir arada olmak adına birtakım fedakarlıklar yapmamız gerektiğini biliyorduk. Bu sebeple yerlerimiz ‘maraton tribünü’ diye tabir edebileceğimiz yerdeydi ve deplasman tribününe oldukça yakındık. İngiltere’deki genel tribün kültürü ve bir önceki Millwall maçından edindiğimiz tecrübelere dayanarak ilk golü bulana kadar deplasman taraftarına bulaşmadık :) Yalnız ekip olarak gol yollarındaki sıkıntımızdan olacak ki, ilk gol oldukça geç geldi. Ev sahibi için görece amaçsız sayılabilecek olan bu maçın, deplasman ekibi için anlamı büyüktü. Onlar kümede kalma mücadelesi verirken, şanlı Millwall’umuz tatile çıkmak için gün sayıyordu. Devre arasına girişimiz çok sessiz olmadı. Devre arasında sıra beklemek istemeyen ekibimiz yine yeni yeniden ilk yarının son dakikalarını pas geçip, bira ve sosisli kuyruğuna girdik. Bu kez biz çok garipsememiş olsak da, ilk kez The Den’i ziyaret eden arkadaşlarımız kuyrukların uzunluğu ve tuvaletlere yaklaştıkça artan kesif sigara kokusu karşında şaşkınlıklarını gizleyemediler. Dağılan ekibi yavaş yavaş toplamaya çalışırken ikinci yarının ilk düdüğü gelmişti bile.
İkinci yarı başladıktan sonra heyecan doruklarda geziyordu demek isterdim ancak büyük bir yalan söylemek için iyi bir platform değil burası.. Henüz gol atılmamış olmasına rağmen, promilleri iyice artan Millwall taraftarları Plymouth’luları belleyip wanker çekmeye başlamışlardı bile. Yukarıda da bahsettiğim gibi ilk golün coşkusuyla rakip taraftara yüklenmenin de dozu artıyor. Maçın son bölümünde gelen golle gariban Plymouth taraftarına tek tek işaretleyerek wanker çeken bizimkilere, adminlerden biri de çılgınca katıldı :)
Maç sonunda yılın son iç saha maçı olması sebebiyle Millwall’lular sahaya hücum etti. Biz de eğlenceye katılabilir miyiz acaba diye düşünürken kendimizi sahanın hemen dibinde alt katta bulduk. O ana kadar coşkuyla saha kenarına koşan ekipte bir çoklarımızın aklına çalışma izinlerimiz gelmiş olacak ki durduk. Tam o esnada tüm ekibin toplamından daha fazla alkol tükettiğini düşündüğümüz bir taraftar güvenlik güçlerine adeta ‘tackle’ üstüne tackle yapıyordu. Olaylar sakinledikten sonra biz de yavaş yavaş stadın dışına doğru hareketlendik. Havanın bozup yağmurun da başlamasının etkisiyle sığınacak bir yer ararken kaldırılmamış stantlarda satılan bira ve sosislileri gördük. Ekibin tamamı aynı refleks ile bulduğu ilk bira/sosisli satan stanttan ihtiyacını alıp belirlediğimiz noktada buluşmak üzere ayrıldık. Geri dönüp hem maçın kritiği hem de hobilerimiz üzerine dönen bir ‘geyik muhabbeti’ başladı diyebilirim. O noktada herkesin birkaç kişilik gruplara bölünüp sürekli birbirlerinin muhabbet çemberlerine katıldığını fark ettim, çok güzel bir histi. Daha birkaç saat öncesine kadar yüz yüze görüşmemiş bu kadar çok insan, saatler sonra hoşbeş edebilecek kadar rahat ve samimi olabiliyordu. Artık gitmesi gerekenler ile birlikte sayımız yavaş yavaş azalıyor, stant lar da kapanıyordu. Biz de bu günü tahmin ettiğimizden çok daha uzun ve güzel yaşamış olmanın duygularıyla evlerimize doğru yola çıktık. Başka nice topluluk buluşmalarında görüşmek üzere.
Batu Çalışkan
The post Millwall Topluluk Buluşması first appeared on 2 Bira 1 Maç.