Hull City Maç Günü: ACUN HAD A DREAM
Londra içerisindeki spor müsabakalarını, özellikle futbol maçlarını, ziyaret ettikten sonra rotamızı Birleşik Krallık’ın kuzeyine çeviriyoruz. Hull şehri İngiltere’nin kuzey doğu kıyısında küçük bir sahil şehri. Şehrin takımı olan Hull City, nam-ı diğer ‘The Tigers’, Premier League’e çıkma amacıyla sezona başlamış, kalburüstü bir Championship takımı. Kasım ayında soğuk bir Cumartesi günü, Championship’in 16. Hafta mücadelesindeki yerel derbi için Hull City – Huddersfield maçına, bu yolculuklarında bir bölüme tanıklık etmek amacıyla biz de Hull şehrine doğru yola koyulduk.
Klasik bir British sonbahar sabahında, üç saat sürecek tren yolculuğumuz için King’s Cross istasyonuna varıyoruz. Kışa yaklaştığımız günlerde İngiltere’nin oldukça kuzeyine çıkıyor olmamız; aklımıza maçın ilk yarısının aydınlık, ikinci yarısının karanlık olacağını getiriyor. Yolculuğun sonunda Hull’un küçük tren istasyonuna varıyoruz. Dışarı çıktığımızda ilk gözümüze çarpan insanların daha az kuralcı ve ağır bir aksana sahip oldukları oluyor. Etrafa göz gezdirirken, istasyona çok yakın bir binanın üstünde dalgalanan Türk bayrağını gördüğümüzde şehirde ve stadda tahminimizden daha çok ilgi göreceğimizi düşündük (öyle de oldu). Bu ilginin kaynağı da takımı satın alan Acun Medya ve bizdeki görev tanımıyla konuşmak gerekirse, başkan Acun Ilıcalı olduğunu belirtmekte fayda var.
Öncelikle Hull City’nin İngiltere’deki birçok futbol kulübü gibi 100 yılı aşkın bir tarihi olduğunu belirtmek gerekir. Her ne kadar şuan Championship’de mücadele etseler de zengin bir tarihleri mevcut. 1904 yılında kurulmuş olan bu mütevazı ekip, 2000’li yıllarda hem önemli başarılar elde etmiş hem de zorluklarla karşılaşmıştır. 2008 – 2009 sezonunda Premier League’e çıkmayı başaran ekip, aynı sezon ligde kalarak büyük bir başarı göstermişlerdir. Sezonun ilk maçında Fulham ile karşılaşan ekip tarihinin ilk Premier League galibiyetini aldı. Hatta aynı sezon bir peri masalı tadında başlamış ve Hull ilk 10 haftayı lider ile aynı puanla, averajla 3. sırada geçmiştir. Bu başlangıç bir “Leicester City şampiyonluğuna” evrilmese de, o sezon ligde kalmak için yeterli olmuştur. Ardından gelen sezonda, amiyane tabir ile, nefesleri yetmemiş ve tekrar bir alt lige düşmüşlerdir.
12-13 sezonunda adeta ‘yeni gelmedim, geri geldim’ diyerek Premier League’e tekrar yükselmiş; önceki sezon Steve Bruce’un talebeleri iki yıl sonra gelecek FA Cup finalinin sinyallerini veren bir futbol oynayarak taraftarlarını mutlu etmiştir. 13-14 sezonunda Arsenal ile oynanan ve nefesleri kesen FA Cup finali, kulübün tarihinde çok önemli bir yere sahiptir. Sheffield United’ı saf dışı bırakarak finale yükselen kaplanlar, diğer yarı final eşleşmesinde; Everton’un Arsenal’e elenmesiyle birlikte, daha final oynanmadan, gelecek sezon tarihlerinde ilk kez avrupa kupalarında mücadele etmeye hak kazanmışlardır. Dönemin Arsenal’i, 2014 – 2015 yılında şampiyonlar liginde yarışacak olmalarından dolayı Hull City; final maçının sonucunu beklemeden avrupa kupalarına biletini erken cebine koymuştur. Tarihi Wembley Stadyumu’nda oynanan finalde, ilk on dakikada iki farklı üstünlüğü bulan Hull City ‘acaba’ derken, Arsenal uzatmalarda maçı ve kupayı 3-2’lik skorla kazanan taraf olmuştur.
‘Tiger Nation’ terimiyle bilinen Hull City’li taraftarları, takımlarına olan bağlılıklarını maç günü MKM Stadını doldurarak gösteriyorlar. MKM Stadyumu, İngiltere’nin stadyum standartlarının altında kalmayan, nispeten mütevazı bir stadyum. Ragbi ve kriket maçlarına da zaman zaman ev sahipliği yapan MKM Stadyumu, bizim gittiğimiz maçta da oldukça doluydu. Soğuk bir günde oynanan normal bir lig maçında dahi stadın tamamına yakınını dolduran ve maç boyunca takımına itici güç olan bir taraftar grubunu gördük. Öyle ki, hem maçtan önce Botanic Inn pubı’nda hem de maç sırasında stadyumun içerisinde, Türkiye’den geldiğimizi öğrenen taraftarlar bize ekstra sıcak davrandı. Sebebini tahmin edebiliyorsunuzdur ancak yine de Acun Medya’nın takımın yeni sahipleri olduğunu ve bu noktadan sonra takımın bütçesi ve ideolojisinin değiştiğini belirtmek gerekir. İşi biraz daha abartarak bize ‘Turkish Tigers’ diye seslenilip, marşlar öğretilmeye çalışıldığı da seyahatin eğlenceli yanlarındandı.
Son yıllarda çalkantılı bir süreçten geçen Hull City artık yeni bir kimlikle ve daha umutlu gözüküyor. Acun Ilıcalı’nın bizzat yarattığı, ya da katkıda bulunduğu desek daha doğru olur, aidiyet duygusunu da deneyimleme şansına eriştik. Bununla ilgili ilk anektod pubda tanıştığımız bir taraftarın, o noktada taraftardan çok barut fıçısına daha yakın bir arkadaş diyelim, bize anlattığı hikaye ile ilgiliydi. Türk olduğumuzu öğrendikten sonra Acun’u az önce kaçırdığımızı, her maçtan önce o puba gelip amatör / yerel takımların bir geleneği olan taraftarlarla buluştuğunu bize anlattı. Hatta telefon numarası olduğunu ve bizim geldiğimizi haber vereceğini söyledi (adam bizi n’apsın…). Bir kulüp düşünün ki, sahibi her iç saha maçından önce bir taraftar gibi onlarla oturup sohbet edip zaman geçiriyor. Bir diğer olayı ise, devre arasında konuştuğumuz başka bir taraftar çiftten duyduk. Bu çift, promil miktarının bir önceki taraftara kıyasla oldukça az olmasından dolayı daha kolay iletişim kurduğumuz bir ekip oldu. Geçtiğimiz yaz yine Acun Ilıcalı’nın, kombine kart sahipleri arasında yaptığı çekilişle 300 kişi ve ailelerini Türkiye’ye tatile getirdiğini öğrendik. Düşünsenize taraftarı olduğunuz kulüp, sizi sadık bir taraftar olduğunuz için tatile gönderiyor. Ne kadar büyük bir jest! Bu jenerasyonun çocukları ve onların jenerasyonu için bulunmaz bir nimet. Takımınıza bu kadar sadık kalıp aidiyet duygusu geliştirdiğinizde, kulübün de sizinle birlikte büyüyüp geliştiğini görmek; ileriki jenerasyonlarda da temsil edileceğini görmek, benim gibi spor romantikleri için en değerli olgulardan biri. Bu uygulama bildiğim kadarıyla Türkiye’de herhangi bir takım tarafından yapılmıyor, kısa ve orta vadede de yapılacağını düşünmüyorum. Gerek Türkiye’de büyük takımların taraftar grupları, gerekse çoğunlukla kulüp yönetimlerine duyulan güvensizlik, bu tarz bir uygulamanın önündeki en büyük engeller. Nasıl ki deplasman biletleri veya sezonluk kombinelerin aniden tükenmesi, akıllara aynı sorunların böyle uygulamalarda da olacağı endişesi yaratacaktır.
Beklentilerimizi düşük tutarak gittiğimiz bu maçtan fazlasıyla memnun ayrıldığımızı söyleyebilirim. Stadyumda hospitality kısmına geçiş oldukça etkileyiciydi. Normal bilete sahip taraftarlardan farklı bir kapı ve gişelerden stadyuma giriş yaptıktan sonra bir an ‘acaba balo salonuna mı geldik’ diye birbirimize bakarak içeri doğru ilerledik. Nispeten doğru bir tespit yapmış olacağız ki içeride benim diyen kongre/fuarı aratmayacak düzende dizilmiş masalar ve gaziler vardı. Tabii ki gaziler o güne özgü anma günü sebebiyle oraya gelmiş ve Birleşik Krallık’a hizmet vermiş kişilerdi. Taraftarlar nizami dizilmiş masalarda oturup sohbet ederken bir yandan da açık büfeden yemeklerini ve bardan içkilerini alarak maç saatini bekliyordu. Tabii ki soğuk kale arkalarında saatler geçirmiş, stada girmek için saatlerce beklemiş ve deplasmanlarda bakımlı(!) tuvaletlerde ihtiyaç gidermiş bizlerin yabancılık çekmesine yetti de arttı bile. Barda ufak bir detay da gözümüze çarpmadı değil, genelde bira çeşitliliği belli olan İngiltere’de tanıdık bir markaya rastladık.
Maç saati geldiğinde ise bize ayrılan bölüme geçtik. Locaların ve şeref tribününün hemen önünde yer alan bölümde, oldukça iyi bir açıdan maçı izledik. Devre arasında bu kez diğer taraftarların arasına karışmak adına üst katta yer alan yiyecek içecek satılan alanı da tecrübeledik. Gördüğümüz diğer stadyumlardan hiç geri kalmayan MKM Stadyumu, iç kısmıyla da bizi olumlu anlamda şaşırttı diyebilirim. Fiyatların uygun, hizmetin hızlı ve sıraların hala medeni kaldığı bir organizasyon gördük. Soğuk havanın etkisiyle ikinci yarıda Hull taraftarına eşlik ederek ısınmaya çalıştık fakat çok da başarılı olamadık. Uzatma dakikalarında gelen golle güzel bir derbi galibiyetine tanıklık ederek stadyumdan ayrılıyorduk, ta ki başkanı görene kadar. Hem hospitality organizasyonunda bize yardımcı olan Acun Ilıcalı’ya teşekkür etmek hem de tebrik etmek adına yanına gittiğimizde bizimle ilgilenip uğurlu geldiğimizi, tekrar takımı desteklemek adına bizi görmekten mutlu olacağını ekleyince, tecrübemizi güzel noktalamış olduk.
Dönüş yoluna geçerken, bir takımın daha heyecanına ortak olmuş olmak, tarihini ve bugününü öğrenmiş olmanın spora özgü duygularıyla bu defteri kapatıyoruz. Londra ekipleriyle oynayacakları karşılaşmalarda belki deplasman tribünü 4 taraftar daha kazanmış olabilir, bunu zaman içerisinde göreceğiz ☺
Batu