USG – Fenerbahçe Maç Günü
Union Saint-Gilloise Maç Günü Yazısı
Katıldığımız maç günlerine bir çeşitlilik getirmek ve Ada Futbolu’ndan uzaklaşarak temsilcilerimizi de takip etmek amacıyla Avrupa’dayız. Bu formatıyla son hali oynanan, Avrupa’nın çiçeği burnunda yeni kupası UEFA Konferans Ligi son 16 turu ilk maçı için Belçika’nın Brüksel kentindeyiz.
Brüksel her ne kadar büyük bir şehir olarak addedilse de nüfus ve yüzölçümü olarak nispeten küçük bir şehir. Bununla bağlantılı olacak ki rakip USG takımının stadyumu (Stade Joseph Marien) bu maç için gerekli şartları sağlayamadığından, müsabaka Anderlecht’in stadyumu olan Lotto Park’da oynanıyor. Şehrin renklerinin (daha doğrusu belediyenin renklerinin demek daha doğru olur) sarı lacivert olması daha maça saatler olmasına rağmen içimize ekstra umut tohumları serpiyor. Tabii rakibin de aynı renklerde olduğu unutulmamalı.
Neticede temsilcimizin maçı olsa da adet gereği ev sahibi takımdan da bahsetmek gerekir. Union Saint-Gilloise, kısaca USG, Belçika futbolunun en köklü ekiplerinden biri. 1897 yılında kurulmuş, 20. yüzyılın ikinci çeyreğinde Belçika futbolunda önemli söz sahibi olmuş. Hatta Avrupa Kupası finali bile görmüşler. Günümüzde dahi hala kırılamamış olan enteresan bir de rekora sahipler: tamı tamına 60 maç boyunca ligde hiç kaybetmemiş; bu süre zarfında üç de şampiyonluk kazanmışlar. Fakat ne yazık ki 1930lardaki bu şaşalı günlerinden sonra USG, uzunca bir süre başarı nedir tamamen unutmuş. 1973 yılında birinci ligden düşmüşler ve tam 48 yıl ait oldukları yere dönmeyi beklemişler. Nihayet 2021-2022 sezonunda ancak geri gelebilmişler. Bu noktaya gelmeleri elbette etraflıca bir planlama ve tabii ki bir vizyon değişikliğiyle mümkün olmuştur. 2018 yılının Mayıs ayına girilirken, İngiltere’nin flaş ekiplerinden Brighton Hove&Albion’un da yönetim kurulu başkanlığını üstlenen Tony Bloom, USG’nin çoğunluk hissesini satın alıp hem takımı kalkındırma yolunda radikal adımlar atmış hem de Brighton için bir nevi pilot takım haline getirmiştir. Mesela Premier League’de yıldızı parlayan ve büyük takımlara transferi an meselesi olan Kaoru Mitoma USG’de pişmiş bir oyuncudur. Yine Belçika Ligleri tarihinde bir ilk, muhtemelen dünyada da eşi benzerine çok az rastlanacak bir olay; lige çıktıkları ilk sezonda normal sezonu lider tamamlamış olmaları! Evet, o yıl alt ligden gelen takım, sezon sonunda en çok puan toplayan ekip oluyor, kulağa çok abes gelse de durum bu. Özellikle burada ‘şampiyon’ kelimesini kullanmama sebebim ise Pro League’in yapısı. Zira ligde normal sezon bittikten sonra bir ‘play-off kümesi’ oluşturuluyor ve bu ekipler aralarında ufak bir lig oynuyorlar. Burada tecrübesizliklerine kurban gitmiş olacaklar ki o yılki peri masalı mutlu sonla bitmiyor. Takım yönetiminin yaklaşımı onların doğru yolda olduğunu gösterircesine günümüze geldiğimizde kendilerini temsilcimiz Fenerbahçe karşısında buluyorlar.
Yakın tarih gezimizi sonlandırıp artık maçın oynandığı güne geri dönebiliriz. Place de la Bourse taraftarlar için toplanma noktası ve şehrin en merkezi noktalarından biri. Öğleden sonra 3 sularında başlayan taraftar akını maçın başlamasına 2.5 saat kala, artık meydanda adım atılacak yer kalmayana kadar devam ediyor. Belçika polisi ve tutarsız davranışlarına buradan ufak bir girizgâh yapabiliriz. Maç saatini beklerken oturduğumuz kafelerden birinde, ki direkt olarak meydanda olmayan bir yerde, çok sık aralıklarla ses bombası, torpil ve bilimum patlayıcı madde atılmasına ve hatta bazı taraftarların kavga çıkartmasına rağmen herhangi bir polis müdahalesi veya ikazı görmedik. Bu aslında polisin daha toleranslı olabileceklerine ve bizim insanımızın daha düzgün davranmasına bir işaret olabilecekken öyle olmadı. Maç saati yaklaştıkça taraftar toplulukları yavaşça stada doğru yola koyuldu. Havanın güzel olmasını da fırsat bilerek biralarımızı alıp maça doğru yaklaşık 1 saat sürecek bir yürüyüşe başladık. Lotto Park’a vardığımızda ise taraftarların büyük bir çoğunluğunun stada vardığını ve haliyle ev sahibi ekibin taraftarlarının da gelmiş olduğunu gördük. Maçın başlamasına biraz daha zaman olduğuna karar verip maç önü atmosferini yaşamak için barlardan birine doğru seyirttik. Yukarıda da belirttiğim gibi ev sahibi takımın renklerinin de sarı lacivert olması, ortaya enteresan görüntüler çıkarttı. İlk bakışta içeri girdiğiniz bir barın ‘Fenerbahçe barı’ mı yoksa ev sahibi barı olduğunu anlamak benim gibi gözü bozuk insanlar için zordu. Denemelerimizin ilkinde ev sahibi takım barına girmiş olsak da sorunsuz bir şekilde dışarı çıkıp Türk taraftarların olduğu son bir yere daha uğradıktan sonra stadyuma geçiş yaptık.
Maç günü de belirttiğimiz gibi ne yazık ki bu noktadan sonra yaşanan hoş olmayan olaylar tüm bu seyahate gölge düşürdü. Bahsetmeden geçmek doğru olmaz. Maçın başlamasına yaklaşık 70 dakika kala giriş yapacağımız gişenin önüne geldiğimizde Belçika polisi bize kapıları açmadı. Gerekçe ise biletlerin kopyalanarak içeriye çok sayıda taraftarın girdiğiydi. Bu bilgiyi teyit etmemiz birkaç dakikamızı aldı ve öğrendik ki deplasman tribünü o an itibariyle neredeyse yarı yarıya boştu. İyimser ihtimal; biletlerin kopyalanmamasını sağlayamamış olmaları – ki bu onların sorumluluğundaydı- ve bunun faturasını bize kesmeleri. Kötü düşünmek gerekirse ise; tamamen keyfi bir uygulamayla bizi içeri almak istememeleri. Maçın ilk düdüğünden sonraya kadar uzanan gergin bekleyişimiz sonucu değiştirmedi. Bu kadar süre deplasman taraftarına kısacık açıklamayla eziyet çektiren polis amacına ulaşıp bir arbede çıkartamayınca, ‘durun o zaman biz arbede çıkartalım’ diyerek bizi gişelerden dışarı püskürttü. Bu sırada keyiflerinden ödün vermeden maçı pür dikkat izleyen ve asla yanımıza gelip bir sorun çözmeye çalışmayan Fenerbahçe yöneticilerine de teşekkürü bir borç bilirim (!). Neticede önde kalkanlı polisler arkalarında devasa bir TOMA, bize ‘güvenli bölgeye’ kadar nazikçe eşlik ettiler. Gerçek hayatta hiç Age of Empires oynandığına tanıklık etmemiştim, benim için de bir ilk oldu açıkçası. Önde zırhlı birliklerle, arkalarında menzili olan silahlarla bizi ite kaka istedikleri yere kadar gönderip, ‘biletiniz olsa da giremezsiniz’ mesajıyla uğurladılar.
Takdir edersiniz ki bu olaylardan sonra müthiş bir sinir harbi ile maçı da takip etmeyip otelin yolunu tuttuk. Neyse ki maçı izleyememiş olsak da avantajlı bir skorla dönüp, daha sonra turu geçen taraf olduk, en azından bir teselli… Yapılan zulmün ve haksızlığın cezasız kaldığı bu dünyaya yeni ayak basmadık neyse ki. Biz ertesi gün hiçbir şey yokmuş gibi hayatımıza devam etsek de, Avrupalı’nın ve aslında tüm insanlığın işine geldiği yerde ve işine geldiği kadar sivil davrandığını birinci elden tecrübe etmiş olduk. Sonraki yazılarda görüşmek üzere.
Batu Çalışkan
The post USG – Fenerbahçe Maç Günü first appeared on 2 Bira 1 Maç.